Değerli dostlar. Konsoloslukta çalıştığım sırada eyaletimizdeki tutuklu ve mahkumların bulunduğu cezaevlerini de ziyarete giderdim. Hemen hemen her dini bayramlarımızda ve hem de gerekli durumlarda veya vatandaşlarımızın talepleri üzerine yanıma birkaç kutu kurupasta veya lokum alır gider, cezaevindeki tutuklu ve mahkum vatandaşlarımızın suçlarını, sorunlarını ve isteklerini not ederdim. Bu sayede onların sorunlarını dinlerken cezaevindeki yaşantıları hakkında da bilgi edinirdim. Kimisi mutfakta çalışır, kimisi kütüphanede vs.!
Mahkumlar için koğuştan çıkıp, başka bir yerde hava değişimi yapmak bile çok önemliydi. Mahkumlarla her görüşmeye gittiğimizde yönetime iletilen bazı sorunların veya isteklerin yerine getirildiğini görür memnun olurduk. Örneğin; koğuşlara Türkçe televizyon kanallarının bağlanması, Türkçe kitapların konulması, haftada bir sunulan sigara veya başka ihtiyaçların satın alma miktarının artırılması, Türk din görevlilerin düzenli bir şekilde mahkum vatandaşlarımızı ziyaretleri, cezaevine mescit kurulması, Türkiye'ye naklini isteyen ve kalan cezalarını Türkiye'de çekmek isteyen mahkum vatandaşlarımızın bu taleplerinin yerine getirilmesi, talep ve şikayetlerinin cezaevi yönetiminee iletilmesi ve daha birçok konular vs.vs. Eyaletteki cezaevlerinde kalan vatandaşlarımızın çoğu cezaları kesinleşince veya ağır ceza verilince (10-20 yıl gibi) Avusturya'nın büyük şehirlerindeki; Viyana, Salzburg, Innsbruck, Graz veya Linz'de bulunan büyük cezaevlerine gönderilirdi. Cezası az olanlar ise (1-2 yıl gibi) cezalarını eyalette kalarak tamamlardı.
Cezaevlerine senelerce ziyarete gittim. Her gittiğimde içeride saatlerce kalır, mahkumları tek tek dinler, çıkarken de içim sızlardı. Yönetimle ilişkiilerimiz çok iyi olduğundan, onlar da bize karşı sakin ve hoşgörülü davranırlar, sorun çıkartmazlardı. İçerdeki vatandaşlarımızın çoğu uyuşturucu, soygun, hırsızlık, kavga veya benzeri olaylardan dolayı bulunurdu. Sahte para veya sahte pasaport kullanırken yakalananlar da olurdu. Eskiden 40 yaşın üzerindekileri görürken son yıllarda 18-25 yaş civarındaki gençler girmeye-çıkmaya başlamıştı. Hatta bir tanesine bir gün ''Seni her geldiğimde görüyorum, neden.?'' diye sormuştum. Hiç unutmuyorum, oturduğu yerden başını yukarıya kaldırarak ''Amca, amca, annem ve babam benimle ilgilenseydi, bugün ben burada olurmuydum.? '' diye bana ders gibi bir cevap vermişti. ''Haklısın'' dedim ve sustum.
Yine bir gün görevim sırasında yanıma yaşlı bir bey geldi, belli ki sıkıntılıydı ve mahcuptu. Buyrun dedim, oturdu ve bana ' Memur bey, ne olur bana yardım edin, çok zor durumdayım. Bugün gelinim aradı, oğlum çocuğunun bez parasını uyuşturucuya vermiş, eve bile geri dönmemiş. Gelinim 'artık dayanamıyorum, boşanacağım- diyor. Aslında oğlum da bu zehirden kurtulmak istiyor.'' dedi. Ben de kendisine ''Oğlunu bir gün getir, görüşelim' dedim. Ve ertesi gün oğlu ile beraber geldiler, konuştuk, oğlunu ikna ettik ve en yakın bir şehrindeki uyuşturucu ile mücadele ve tedavi merkezine gönderdik. Gencimiz de bir yıl tedavi gördü, sağlığına kavuştu ve aile de parçalanmaktan kurtuldu.
Uyuşturucu belasının artık çok küçük yaşlardaki çocuklarımıza bile bulaştığı biliniyor. En tehlikeli yaş grubu 12- 13 yaşlarındaki çocuklarda. Çünkü ilkokul bitmiş, yeni okul, yeni ortam, kendi yaşlarında veya kendilerinden büyük yaşlardaki çocuklarla muhatap oluyorlar. Kişilik kazanma arayışları, kişilik kazanma egosu ve heyecanı, gelişmeye başlıyor. ''Ben büyüdüm, ben de sigara içerim, her şeyi denerim'' diyerek anne ve babadan gizlenen olaylar dönemi başlıyor. Ayrıca; okullarda 16-17 yaşındaki gençlerle aynı bina içerisinde bulunuyorlar. Bu arada anne veya babanın bir dalgınlığından, ilgisizliğinden, hastalığından veya çocuğunun etrafında neler döndüğünü bilmediğinden ve tahmin etmediğinden dolayı çocuklar bu zehire bulaşabiliyor. Bir arkadaşım vardı. Ortaokula giden çocuğundan şüphelenmiş ve ''Her gece çocuğum uyuyunca okul çantasını döker, yabancı madde arar, ceplerini kontrol ederdim. Hatta defterlerini bile kontrol eder, defterine neler yazdığını ve neler çizdiğini incelerdim'' demişti.
Tabi ki bu yazdıklarım her aile ve her çocuk için geçerli değildir. Ama inanıyorum ki çocuklarımız evde görmediğini dışarıdaki çevresinde, okulda, sokakta, arkadaşlarında, gittiği disko veya eğlence mekanlarında görebiliyor. Her şeyi polise, öğretmenlere ve başkalarına bırakmamalıyız. Bu konuda herkese görev düşmektedir. Anne, baba ve hatta hepimiz uyanık olmalıyız. Çocuklar bizim geleceğimizdir. Bir gün bir mahkeme salonunda uyuşturucudan yargılanan bir çocuğun annesinin feryadı hala kulaklarımda çınlıyor. Anne hem ağlıyor hem de şöyle bağırıyordu.'' Benim 16 yaşındaki çocuğum bu uyuşturucuyu satanları bulabiliyor da, peki polis neden bulamıyor.?'' Evet, çocuk zehir satıcılarını bulabiliyor ama polis neden bulamıyor. ?.? Bundan 8-10 yıl önceydi. Cezaevindeki gençlerle konuşuyordum. 7-8 genç aynı anda uyuşturucudan dolayı gözaltına alınmıştı. Henüz yeni yargılanıyorlardı. Uyuşturucu hapı almak için arabalarla Hollanda'ya gitmişler. Satın aldıkları hapı 2 katına satıp, yarısını kendileri kullanacakmış. Polis hepsinin çalıştığı iş yerine aynı anda baskın yaparak yakalamıştı.
Bu konuda o kadar çok örnekler var ki, anlatmakla bitmez. Lütfen çocuklarımıza sahip çıkalım. Bu yazımın içerisinde sizlere bir kaç mesaj vermek istedim. Çocuklar genellikle anne ve babanın boş verdiği zamanlarda, hasta olduğu zamanlarda veya ilgi gösteremediği zamanlarda bu işlere bulaşır. Sakın sakın benim çocuğum yapmaz demeyin. Dikkatli olursanız, çocuğunuzla gerektiği kadar ilgilenirseniz, vaktinizi onunla harcarsanız çocuk o zaman bu işi yapmaya vakit bulamaz. İyi şeylere alışır, siz de rahatlarsınız, çocuğunuz da. Ne kadar vaktiniz varsa çocuğunuza zaman ayırın. 12 yaşından itibaren nereye gittiğini, kimlerle konuştuğunu, görüştüğünü, sınıf ve okul arkadaşlarını, arkadaşlarının ailesini inceleyin, telefonda, televizyonda veya bilgisayarında neler izlediğini, kimlerle yazıştığını takip edin.
Uyuşturucu kullanan çocuk nasıl anlaşılır ?
Çocuk; anlatılan bir konuya dikkat vermekte zorlanır. Konuşulanı dinler gibi gözükür ama dinlemez. Okuldaki veya çevresindeki arkadaş grubu değişebilir, tembel ve okula ilgisiz çocuklarla arkadaşlık kurar,, Devamlı uykulu, halsiz ve yorgun olabilir, kendisine olan bakımı azalabilir, makyaj yapmaz, traş olmaz, çevresindekilere karşı ilgisizleşir, Anne veya babaya karşı gelmeler artabilir, İçine kapanır veya agresif olabilir, okuldan kaçma, şiddet uygulama, sigara ve alkol kullanma alışkanlığı başlayabilir, başkalarına karşı sertleşme, darp, hırsızlık, soygun gibi olaylara karışabilir. Yalan söyleme, karamsarlaşma, kötü rüyalar görme, evden kaçma gibi olaylar artabilir. vs.vs. Lütfen çok geç olmadan çocuklarımıza zaman ayırın. Gerekirse eğlenmeye gideceği yere beraber gidin ama ilgilendiğinizi hissettirin. İleride pişman olmamak için ne kadar vaktiniz varsa onlara zaman ayırın.
Son Söz : Lütfen; göznuru ile büyüttüğümüz çocuklarımızı ve torunlarımızı hastanede, hapishanede veya mezarda görmek istemiyorsanız (Allah göstermesin) onlarla mutlaka ilgilenin. Ömür boyu hem sizin hem de çocuğunuzun sorun yaşamaması için onlarla ilgilenin. Çocuklar bizim geleceğimiz ve herşeyimizdir. Unutmayın,! Çocukların derdi bitmeden, anne ve babanın derdi bitmez. Sevgi ve saygılarımla.
Viyana. 03.12.2024.mk.