sinan.sahinoglu @ havadis.at

Avusturya'da yaşayan gurbetçiler olarak, eşi ile annesi arasında kalan erkeğin acıklı durumunu yaşıyoruz.

Yetişkin bir erkeğin hayatı boyunca yaşadığı en acıklı durum; eşi ile annesinin tartışma ve çekişmeleri arasında kaldığı andır.

Bir yanda kendisini dünyaya getiren ve yetiştiren annesi, diğer tarafta da evlenip hayat arkadaşı olarak seçtiği eşi.

Anne, kendi dünyaya getirdiği ve büyük emekler sarfederek büyüttüğü oğlu üzerindeki egemenliğinden asla vazgeçmek istemez.

Aynı şekilde eş de, evlendiği ve beraber bir ömür geçireceği ve ömrünü vereceği erkek üzerinde bir egemenlik kurmak ve onun kullanım hakkının kendisinde olmasını ister.

Erkek üzerinden süren anne ve eşin egemenlik savaşı, çoğu zaman bir soğuk savaş şeklinde sürerken; bu savaşın kaybedeni her zaman belli bir tarafı olmamasına rağmen "erkek" olur.

Ne kendini dünyaya getiren annesini, ne de hayatını paylaşacağı eşini kırmak ister; hep arada kalır.

AVUSTURYA'DA GURBETÇİ OLMAK DA BÖYLE BİR ŞEY İŞTE

Avusturya'da yaşayan insanlar olarak durumumuz aslında tam olarak da buna benziyor.

Bir yanda annemiz konumunda olan "ana"vatanımız Türkiye, diğer yanda hayat arkadaşı olarak seçtiğimiz ve ömrümüzü vereceğimiz eş konumunda olan yaşadığımız ülke olan Avusturya.

Bir yandan annemiz konumunda olan Türkiye üzerimizdeki etkinliğini sürdürmeye çalışıyor, diğer yanda eşimiz konumunda olan Avusturya; "Anneni artık unut, artık o yok, ben varım; sadece beni düşün" diyor.

Üzerimizde egemenlik kurmaya çalışan annemizi de, eşimizi de kıramıyor; arada biz üzülüyoruz.

Avusturya Dışişleri Bakanı Kurz, Türkiye'yi eleştirince annesi eşi tarafından eleştirilen bir erkek gibi büyük bir kızgınlık yaşıyor; aynı şekilde Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Avusturya'yı eleştirince; eşi annesi tarafından eleştirilen ve "Ne gerek var şimdi anne" diye serzenişte bulunan bir erkek konumuna dönüşüyoruz.

Annesi ve eşi çok iyi geçinen "nadir" erkekler gibi mutlu olmak istiyor, Avusturya ve Türkiye'nin sorun yaşamadığı ve çok iyi ilişkileri olduğu bir durumun hayalini kuruyoruz.

Anneler ve eşler; erkeğin hem anneye hem de eşe ait bir varlık olduğu gerçeğini kabul etmeyerek; yaşanan herhangi bir sorunda erkeği illaki bir tercih yapmak zorunda bırakmaya çalışıyor.

Bu konuda tecrübeli olan erkek, annesi ile eşini aynı anda idare edebilen ve başarı ile tercih yapmak zorunluluğundan sıyrılabilen erkektir.

Yani uzun lafın kısası, Avusturya'da yaşayan gurbetçiler olarak bir tercih yapmak istemiyoruz; eşimiz (Avusturya) ve annemizle (Türkiye) beraber mutlu bir şekilde yaşamak istiyoruz.

Gerçi illaki bir tercih yapmak zorunda kalındığı zaman "eşini" tercih edebilen erkekler olsa da; akıllı erkek "Bin tane eş bulabilirim, ama bir tane daha anne bulamam" gerçeğini çok iyi bilir.

Annesi ile eşini aynı anda idare edebilen ve başarı ile tercih yapmak zorunluluğundan sıyrılabilen erkeklerden olmak istiyoruz, ancak illaki bir tercih yapacaksak; akıllı bir erkek olarak tercihimiz tabiki çok nettir...

Saygılarımla...

 

Sinan Şahinoğlu