Son günlerde Avusturya'da yaşayan Türk vatandaşlar üzerinden propaganda yapan Avusturya siyasileri gün geçmesinki Türkiye, Türkler yada Türkiye Cumhurbaşkanına karşı açıklamalar yapmasın. Buldukları her fırsatta gerek basın yolu ile gerek özel paylaşım siteleri üzerinden Türkiye karşıtı açıklama yarışına giren partiler ve parti liderleri kimi zaman işin dozunu kaçırarak hakarete varan beyanlarda bulunabiliyorlar. Olay o kadar ilerlediki, artık partilerinde bile yer bulamayan kimi eski politikacılar, kimi Türk kökenli vatandaştan aldığı oy ile belediyelerde söz sahibi olan belediye encümeni bile açıklama yapma gereği duyuyor. Türkiye siyasetini Avusturya topraklarına taşımayın diye açıklamalarda bulunan bu siyasetçiler bütün çalışmalarını Türkiye siyaseti üzerine kurmuş durumda.
Peki ne oldu bu siyasi partilere?
Neden bu kadar Türkiye düşmanı oldular?
Biraz düşününce olay kendiliğinden çözülüyor aslında.
1945 yılında kurulan 2. Avusturya Cumhuriyeti tarihinde bugüne kadar geçici başbakanlar dahil 14 Başbakan yönetti. Bu Başbakan'ların sekizi SPÖ altısı ise ÖVP'li idi. 1945 yılında kurulan Cumhuriyetten bugüne kadar Avusturya parlementosunun çoğunluğunu oluşturan bu iki parti koalisyon hükümetlerini'de hep birlikte kurdu.
1939-1945 arasında yaşanan 2. Dünya savaşında yaşayan nüfus bu iki partiyi benimsemiş ve günümüze kadar'da bu iki parti tarafından yönetilmeyi tercih etmiş.
Ancak 2000-2007 yılları arasında iki kez koalisyon hükümetine girmeyi başaran ve diğer seçimlerde oylarını sürekli arttıran aşırı sağcı parti FPÖ bu iki köklü parti olan SPÖ ve ÖVP'yi tedirgin ediyordu. Eğer erken seçim olmaz ise (olması büyük bir ihtimal) 2018 eylül ayında Avusturya'da tekrar seçim olacak. Savaş görmüş seçmeni (yaşlı seçmen) yavaş yavaş azalan bu iki parti SPÖ ve ÖVP genç seçmenini ikna edip birdahaki seçime kadar yeni oy kazanması için bir strateji geliştirmeli idi. Artan işsizlik, mülteci sorunu vs. gibi büyük sıkıntıları olan ülkenin genç seçmeni ne yazıkki pek siyaset ile ilgilenmiyor. Aşırı sağcı parti olan FPÖ'nün yabancılar (özellikle Türk ve Müslüman) üzerinden yapmış olduğu propagandalardan etkilenen genç seçmenler bu partiyi günbegün yukarıya doğru taşıyor.
Yeni strateji arayışında olan ÖVP ve SPÖ tekrardan en güçlü parti olmak adına FPÖ'nün izlemiş olduğu stratejiyi seçmenin en kısa yol olduğunu benimsemiş olacakki, adeta kraldan çok kralcı olmuş durumda.
Bu arada kendi stratejisinin taklit edildiğini anlayan FPÖ'de çıtayı dahada yükseltmeye karar vermiş gibi görünüyor. Bu üç partinin dışında, sözde çevreci olduklarını belirten bir başka partide bu üçlünün arasına girmeye çalışsada, terör örgütleri ile olan yakınlaşması nedeni ile pek itibar görmüyor.
Hizmet etmek yerine ucuz polemiklere girmeyi tercih eden bu siyasi partilere ve liderlerine söylemek istediğim iki çift sözüm var; Savaştan çıkmış bir Avusturya Cumhuriyetini yeniden inşaa etmekte payı olan dedelerimiz ve babalarımızın vermiş olduğu emekleri unutmayın".