Değerli dostlar. Yazımın başlığını görünce şaşırdığınızdan eminim. Elbette ki ''Viyana'da Türk/Osmanlı izleri'' gibi olmasa da, Vorarlberg'i uzaktan ziyarete gelen bir Türk kökenli vatandaş, acaba Vorarlberg'de; 60 yıldan bu yana Türk kökenli insanların bu eyalette çalıştığını, bu eyaletin kalkınmasında çok büyük emekleri olduğunu, yollar, tüneller, binalar inşa ettiklerini, fabrikalarda üretim yaptıklarını ve bir ev, arsa, tarla veya bir araba alıp geri dönmeyi düşündükleri halde burayı 2.vatan edindiklerini, nesiller yetiştirdiklerini, hatta yetiştirdikleri nesilleri bırakıp geldikleri ülkeye cenazelerinin geri döndüğünü nerden bilecekler.? Avusturya'nın en batısında, Almanya-İsviçre-Liechtenstein ülkeleri arasında, bizim Bodensee, Almanların ise Konstanzsee dedikleri büyük bir gölün kenarında bulunan, son rakamlara göre ortalama 400 bin nüfuslu, bunun 40 bin civarındakilerini bizim vatandaşlarımızın oluşturduğu (Yarısı Avusturya vatandaşıdır) ve tam 34 yıl çalıştığım, Avusturya'nın 9 eyaletinden 2. küçük, ama en zengin 2.eyaleti olan Vorarlberg eyaletinden bahsediyorum. Yani 1960'lı yılların başında Vorarlberg eyaletinin Bahnhoflarında (tren istasyonu) karşılanan, İstanbul'daki Avusturya İşçi Komisyonu tarafından gözlerine, dişlerine ve burun deliklerine kadar kontrol edildikten sonra Sirkeci tren istasyonundan kara trenlere bindirilip, 2.dünya savaşında erkeklerini kaybeden ve bu nedenle ucuz iş gücüne ihtiyacı olan ve Vorarlberg eyaletine gönderilen 1.nesil Türk işçilerinden (Gastarbeiter) bahsediyorum.
Bu insanların iş, çalışma, konut ve yaşam koşullarının ne kadar zor şartlarda olduğunu herkes çok iyi biliyor. Ama nedense hiç kimse bunlardan bahsetmiyor ve gerektiği kadar önemsemiyor.! Son 60 yıl içerisinde Vorarlberg eyaletinde çalışıp inşaatlarda, yollarda, fabrikalarda ömrünü feda eden, yaşadığı halde bir türlü değer ve vefa görmeyen bu insanların burada yaşadığına, çalıştığına ve varlığına dair somut hiç bir şey yok.! Hiç bir iz, anıt, sokak ismi veya meydan ismi yok.! Kimi zaman ''Gastarbeiter'', kimi zaman ise ''Auslaender'' olarak anılan ve yıllarca horlanan bu insanlarımızın çoğunun cenazesi bugün Anadolunun bir köşesinde gömülü duruyor. Ama maalesef çocuklarının, torunlarının ve sevenlerinin bu ülkede ziyaret edebileceği bir mezar taşları bile yok. Çünkü; onların çoğu yani %99.9'u buralardan kırgın, üzgün ve biten hayallerini bavullarına koyup, çekip gittiler. Bu dünyaya geldiler ama yaşamadan, saf ve temiz yürekleriyle ve bir vefa görmeden döndüler yada öldüler. Dil ve yol bilmedikleri bu ülkede evlerini, işlerini, gelecekleri kaybetme korkusuyla sustular ve bütün sıkıntıları içlerine attılar. Sesleri duyulmuyor, ne iş verilirse yapıyor, evden işe, işten eve gidyorlardı. Çocukları etkilenmesin diye üzüntülerini ve karşılaştıkları haksızlıkları onlara hissettirmemeye çalışıyorlardı. Bir de yabancı düşmanlığı ve din düşmanlığıyla karşılaşıyorlardı. Cami derneklerinin duvarlarına köpek pislikleri sürülüyor, pencerelerinden içeriye bira şişeleri atılıyor, kapılarına domuz başları konuluyordu.(bunların hepsi medyada mevcuttur) Okullarda çocuklarının yüzüne ''Siz buraya okumaya değil, çalışmaya geldiniz'' deniliyor ve eğitimde önleri kesiliyordu.! (bizzat yaşadım)
Şimdi, Türk işçilerinin Vorarlberg'e (Avusturya'ya) çalışmaya gelişlerinin 60. yıl dönümü törenlerle, kokteyllerle ve çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Tamam, hepsi çok güzel ve olmalıdır da.! Ama yine içine kapalı bir toplum psikolojisinden çıkıp, bir adım daha ileri giderek, bu ülkenin bir parçası olarak, 60'lı yıllarda buraya gelen onbinlerce insanımızı hatırlamadan ve onları anmadan geçip gitmek olur mu? Özellikle 1.neslin çocukları, torunları, Vorarlberg'de yaşayan ve Vorarlberg'i ziyarete gelen herkesin görebileceği bir somut ve kalıcı yapıtlar olsa daha iyi olmaz mı? Örneğin; Kimi zaman ''Biz'' gazetesini çıkartan ve bir gazeteci, bir tercüman, bir şair, bir öğretmen ve kimi zaman ise 5 dakika Türkçe yayın yapan radyo proğramcısı Kundeyt Şurdum abimizi anmadan olur mu? Onun adı bütün 1.nesil Türk ''Gastarbeiter'ler' in adına yıllarca ikamet ettiği Frastanz kasabasındaki '' Einlieserfeldweg'' sokağına ''Kundeyt Şurdumweg'' adı verilemez mi? Böylece Vorarlberg'de yaşayan Türkler onore edilemez mi? Bu vesile ile Vorarlberg eyaletindeki bütün Türklerin ve Avusturyalıların sevdiğine inandığım Kundey Şurdum abimizin ruhu şad, mekanı cennet olsun.!
Ayrıca, 1960'lı yıllarda Vorarlberg'e gelen bütün Gastarbeiterler adına Dornbirn veya Bregenz tren istasyonuna bir elinde eski/tahta bavul olan bir ''Gastarbeiter'' heykeli konulamaz mı? Yada göl kenarında olduğu için/ Bregenz parkına eşeğine ters binen bir Nasrettin Hoca heykeli konulamaz mı? Yada, Lustenau kasabasında Denizli/Tavas kasabasından çok vatandaşımız yaşamaktadır. Lustenau kasabasının bir kenarına ''Horoz'' heykeli konulamaz mı? Yada Dornbirn şehrinde Viyana'daki Türkenschanz parkında bulunan Yunus Emre Çeşmesi gibi bir çeşme yapılamaz mı.? Ayrıca; eski bir proje olan Lustenau/Tavas, Dornbirn/Kaynaşlı, Beyoğlu/Bregenz ve Ayancık/Hohenems şehir kardeşliği tekrardan canlandırılamaz mı? İstenirse bu konuda yapılacak çok şeyler var. Yeter ki 1. ve eski nesil hatırlansın, bu ülkenin kalkınmasına büyük emekler veren tüm ''Gastarbeiter''ler hatırlansın. Türkler ''Vefa'' kelimesini ve önemini çok iyi bilirler.! Yoksa biz çalmışız, biz oynamışız hiç bir önemi yok!
Sevgi ve saygılarımla.
Viyana. 17.06.2024. mk.