gurkan.altmisdort @ havadis.at

Geçtiğimiz hafta Avusturya’nın göklere çıkardığı, başbakanlıkta ağırladığı Johannes „JJ“ Pietsch, bugün aynı ülkenin linç kültürüne kurban ediliyor. Neden mi? Çünkü kendi fikrini söyledi. İsrail’in Eurovision’daki varlığını sorguladı, Filistinlilerin yaşadığı zulme dikkat çekti. Hepsi bu. Ne var ki Avusturya’da düşünce özgürlüğü, yalnızca “izin verilen düşünceler” için geçerli.

Avusturya yıllardır İsrail’e sınırsız destek sunarken, aynı kararlılığı bir gün olsun Gazze’deki yıkım, sivil ölümleri ya da savaş suçları karşısında göstermedi. On binlerce sivilin öldüğü, çocukların enkaz altında kaldığı bu trajediye gözlerini kapatan siyasetçiler, şimdi genç bir sanatçının sözleri karşısında aniden “duyarlı” kesiliyor. Bu bir çelişki değil; bu açıkça bir ikiyüzlülük.

Bir haftadır ülkesini onurlandıran bir sanatçı, sadece düşüncesini ifade etti diye sosyal medyada hedef gösteriliyor, siyasi isimlerce itibarsızlaştırılıyor. “İsrail’i eleştiremezsin” diyen bu baskıcı refleks, özgürlük değil, otosansür ortamı yaratıyor. Eleştiri hakkının bile hedef haline geldiği bu iklimde, düşünce özgürlüğü artık sadece bir süs kelimesi.

Asıl tehlike ise burada başlıyor: Artık kimse konuşmaya cesaret edemiyor. Genç bir sanatçıya reva görülen muamele, herkese gözdağı niteliğinde. Bu sadece JJ’nin değil, tüm toplumun susturulmasıdır.

Avusturya, ifade özgürlüğü sınavında yine ve yeniden sınıfta kalıyor. Eleştiriye tahammülü olmayan bir devlet, demokrasiden söz edemez. Kendisini alkışlayanlara sarılıp, eleştirenleri düşman ilan eden bir sistem, ancak otoriterliğin yumuşatılmış bir versiyonudur.

JJ Pietsch’i linç edenler aslında şunu söylüyor: Yanlışa yanlış deme, başına iş alırsın.

Ama biz hatırlatalım: Gerçek sanat, gerçek demokrasi ve gerçek özgürlük, rahatsız edici hakikatleri dile getirebildiğimizde başlar.

Unutmayalım ki özgürlük, en çok rahatsız eden sözler için gereklidir. Herkesin aynı şeyi söylediği bir toplumda düşünce değil, yalnızca yankı vardır.

JJ Pietsch’in maruz kaldığı bu linç, yalnızca bir sanatçının değil, bir toplumun vicdanının susturulma girişimidir. Ve tarih bize defalarca gösterdi: Hakikati susturmaya çalışanlar, eninde sonunda onun yankısında boğulurlar.

Çünkü kelimeler yakılmaz, yasaklanmaz, öldürülmez. Onlar, en baskıcı sessizliklerin bile içinden sızar ve bir gün mutlaka karşılarına dikilir.

Gürkan Altmisdört