Vorarlberg eyalet seçimleri ile alakalı yapmış olduğum araştırma ve analizler akabinde gerçekleşen seçimlerin ardından elde edilen ya da edilemeyen sonuçlar... Kimin kimlere ne kadar faydası oldu, kim kime çanak tuttu... Anlatmak istediklerim, anlatmaya çalıştıklarım ve anlatamadıklarım... Yazdım olmadı, konuştum olmadı ve anladım ki herkes kendi menfaati ve çıkarı kadar anlıyor. Kişilere takılanlar, yazdıklarımı sorgulamak yerine beni sorgulamayı tercih edenler ve anlamamakta ısrar edenler...
Amacım, hiç tanımadığım birini eleştirmek ya da yargılamak olmadı. Sadece, benden olduğunu düşündüğüm, aynı değerlere mensup olduğum bir kişinin, bizi ve değerlerimizi temsil edemeyecek olan ve daha önce onlarca defa denenmişi tekrar denemeye çalışması ve bu uğurda bir dönemi daha heba etmesiydi. Yıllardır denenen bu yolda, Türk isimli arkadaşlarımızı seçilemeyecek yerden aday gösteren yerel partilerin, Türk kökenli adayların oylarını almak için "bizdenmiş" gibi görünmeleri ve seçimin ardından yine biz Türklerin aleyhine çalışma ve açıklamalarda bulunmasıydı.
Bu sebeple:
- Bu partilerin bizi temsil edemeyeceğini,
- Zaten bu partilerin siyaset anlayışının bizim değerlerimizle örtüşmediğini,
- Türk adayların isimlerini kullanarak Türk kökenli seçmenlerin oylarını devşirdiğini,
- Bu kısır döngüye bir son vermek adına Türk kökenli adayların kurduğu bir Türk kökenli partide güç birliği yapılarak, eyaletteki Türk kökenlilerin oy potansiyelini ve gücünü burada birleştirmesi gerektiğini anlatmaya çalıştım.
Yapmış olduğum araştırmalarımda belgesiz hiçbir iddiada bulunmadım ve kimsenin adını kullanmadım. Ama yapmış olduğum tüm araştırmalarım ve ortaya koyduğum tüm belgelere rağmen, bunları sorgulamak yerine beni sorgulamayı tercih ettiler. Yazdıklarıma yanıt bulamayan yandaşlar, beni bir yere koymayı ve propaganda yapmakla itham ettiler. Evet, ben bir Türk vatandaşı olarak, bir Müslüman olarak, ahlak değerlerim doğrultusunda Türk kökenli insanların kurmuş olduğu bir harekete, bir partiye yakın hissediyorum kendimi ve bunu gizlemiyorum da. Bir Türk olarak bunun doğal olduğunu ve anlaşılması zor olmayan bir durum olduğunu düşünüyorum.
Burada doğup büyümüş bir birey olarak, doğduğum günden bugüne kadar ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını iliklerime kadar hissetmiş biri olarak, ne kadar dürüst olursa olsun, hiçbir Avusturyalının bizi kendi değerlerimiz ve yaşam tarzımızla kabul etmediğini biliyorum. Bunu benim kadar sizler de biliyorsunuz, ama karşılıklı menfaatler doğrultusunda birbirinize şirin görünmeye çalışıyorsunuz.
Şimdi bir kez daha sormak istiyorum: Kardeşim, senin hakkını Hans mı yoksa Hasan mı savunur? Değerlerine Benjamin mi yoksa Bünyamin mi sahip çıkar? Düştüğünde David mi yoksa Davut mu kaldırır seni? Hani Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktu? Hani Müslüman, Müslüman'ın kardeşiydi ve kardeşini sevmeyen iman etmiş sayılmazdı, iman etmeyen de cennete giremezdi? Ne oldu da Mariolara, Markuslara değiştiniz değerlerinizi?
ÖVP'den aday olan bacıma verilen 780 oy, SPÖ'den aday olan kardeşime verilen 4587 oy kimlerin ekmeğine yağ sürdü? Partisi'nin almış olduğu tüm oyların üçte birini kendi başına alan kardeşim yok sayılamıdımı? Markusları ve Marioları yüceltmekten başka bir işe yaradı mı? Bana, "kendi başarısızlığını neden başkalarını kullanarak gizlemeye çalışıyorsun" diyen kardeşime, Hz. İbrahim'in atıldığı ateşe ağzında su taşıyan karıncayı hatırlatmak isterim. Evet, ortada bir başarısızlık var, orası kesin, ama bu bizim ortak başarısızlığımız. Demek ki ben yeteri kadar anlatamadım, sen de yeteri kadar anlamadın ya da anlamak için gayret etmedin. Ama ben, en azından o ateşe su götüren karınca misali, safımı belli ettim.