info.meseliguelhan @ gmail.com

Bazı hikâyeler vardır ki sahnede oynanmaz; sadece yaşanmış duygular orada görünür kılınır.
Motif Tiyatrosu’nun defalarca izleyiciyle buluşturduğu bu yapıt da tam olarak böyle bir anlatıydı.
Sadece bir oyun değil, göçle harmanlanmış bir tarihin, sessizce aktarılan duyguların sahne üzerindeki izdüşümüydü.

Ve bu sezon, bu temaya son kez perde açıldı.

Motif Tiyatrosu, tam 20 yıldır izleyiciyi düşünmeye çağıran sahneler kurarken, bu özel yapıt son bir yıldır seyirciyle buluşuyor.
Yönetmen Nuri Kalfa’nın rejisiyle; geçmişin izleri, sahnede bugünün sesiyle birleşti.
Ve bu sahne vizyonunu yıllardır yaşatan, tiyatronun kurucusu ve yöneticisi Yener Polat’ın istikrarlı emeğiyle…
Hepsine tek tek teşekkür etmek gerek: Unutulanı hatırlattıkları, bastırılanı dillendirdikleri, yutkunulanı seslendirdikleri için…

Ama ironik değil mi?

Onlarca kez sahnelenmiş bu oyun, hepimizi en baştan yakalıyor.
Çünkü anlattığı hikâye hiç eskimiyor.
Çünkü biz, o hikâyenin içindeyiz.

Misafirlik Kaç Kuşak Sürer?

Bir rüya…
Osman uyanıyor. Kötü bir kabusun içinden.
Patronu tarafından hor görüldüğü o anı, rüyadan çok yaşanmışlık gibi anlatıyor Bekir’e.
Bekir dinliyor. Sadece bir dost gibi değil, o kabusun başka bir versiyonunu yaşamış biri gibi.
Çünkü bu hikâye yalnız Osman’ın değil.

Sonra sahne değişiyor.
Bir kadın giriyor anlatıya: Özlem.
Ve her şey yeniden başlıyor.

Özlem sadece bir karakter değil, bir varoluşun adı.
Onun hikâyesi, sahnedeki dekorlardan daha gerçekti.
O, burada doğan ama burada olup olmadığını sürekli sorgulayan neslin sesi oldu.
Evde “biz” gibi yetiştirilen ama dışarıda “onlar” gibi görülen çocukların.

Özlem’in soruları susturdu bizi:
Ben kimim?
Ben nereye aitim?
Kabul görmek için daha ne yapmalıyım?
Neden biri hata yaptığında hepimiz etiketleniyoruz?
Bir taş yerinden oynadığında neden hepimiz yıkılıyoruz?

Sahnedeki o sessizlikte, seyircinin içinde yankılanan cevapsızlık vardı.

Babaların özlemi, annelerin sessizliği, çocukların yönsüzlüğü…
Gurbet sadece bir coğrafya değildi, içimizde yıllardır taşınan bir duyguydu.
Hasret, o kadar derin yer etti ki, bazen evlatlarını sadece mektuplardan, kasetlerden, sararmış fotoğraflardan tanıyan babalar bile “İyiyim” diyerek sustu.
Çünkü konuşmak anlatmak değildi artık, yarayı kanatmaktı.

Ve biz, bu suskunluğun mirasçıları olarak büyüdük.
İki kültür arasında, tek kimliğe sığamayan kalabalıklar gibi…
Üçüncü kuşağı kucağımıza aldık, ama hâlâ “misafir” sayıldık.

Misafirlik kaç yıl sürer?
Kaç kuşak boyunca “geldiğiniz yere dönün” cümlesi kulağımıza çalınır?

Özlem’in hikâyesi sadece anlatılmadı, yaşatıldı sahnede.
Ve biz bir kez daha gördük:
Göç, sadece yer değiştirmek değildir.
Bazen kimliğini, dilini, hatta duygularını da taşıyamadan yola çıkmaktır.

Sahne Kapanır, Ama Hikâye Devam Eder

Motif Tiyatrosu’nun bu yapıtı, hafızalara kazınacak bir kapanış yaptı.
Ama aslında hiçbir şey kapanmadı.
Çünkü biz buradayız.
Evet, belki farklıyız.
Ama bu farkla da bu topluma aitiz.

Bizi ne kadar “misafir” diye tanımlarsanız tanımlayın,
Biz burada doğduk, burada yaşıyoruz
Ve bu ülkenin hikâyesini sayfaların kenarından değil, tam ortasından yazıyoruz.

Ve işte bu yazının tam da burasında, bir ismi saygıyla, minnetle ve derin bir sükûnetle anmak gerekir:
Kundeyt Şurdum.

O, sadece bir eğitimci değildi;
köklerinden koparılmış bir toplumun kendi sesine kavuşması için çabalayan bir iradeydi.
Yıllar boyunca ORF mikrofonlarından yükselen sesi, bize ait olanın duyulabilirliğini kanıtladı.
Göçün ağır sessizliğinde kelimelere yön verdi, dile onur kazandırdı.

Avusturya’da, Türkçe ve Türk kültürü derslerini okul sıralarına taşıyan ilk isimdi.
Onun emeğiyle bir kuşak, ana diliyle düşünmeye, anlamaya ve anlatmaya cesaret etti.
Sadece bilgi değil, aidiyet aşıladı.
Ve bu topluma, kalıcı bir iz bıraktı.

Şimdi o izlere basarak yürüyoruz.
Ve hatırlıyoruz:
Bazen bir insan, yalnızca yaptıklarıyla değil,
suskun kalınan yerleri doldurmasıyla da kıymetlidir.
Kundeyt Şurdum’u rahmetle, hürmetle anıyorum.
İsmi, burada yaşayan herkesin ortak hafızasında, silinmeyecek bir cümle gibi duruyor.

Gülhan Meşeli