Saygıdeğer Havadis okurları,
60 yılı aşkın zamandır Avrupa’da yaşayan Türk toplumu, yaşadığı Avrupa ülkesi ile anavatan Türkiye arasında daima seçim yapmak zorunda bırakılmış ve yıllardır bu konu ile mücadele etmekte.
İsterseniz bu konu başlığı ile konuyu ele alalım. İlk önce şunu belirterek başlamak isterim, Avrupa’da yaşayan bizlerin kalbi iki ülkeyi de sevecek büyüklükte. Yaşadığımız ülkeyi de anavatanımızı da severiz ve seveceğiz de; kimseye de bunu sorgulamaya dahi izin vermeyiz. Kimse bizden anavatanımızı unutmamızı beklemesin. Biz Avrupa’lı Türkler veya yaşadığımız ülkenin vatandaşlığını aldıysak Türk asıllı Avrupa vatandaşları olarak yıllarca yaşadığımız ülkelerde çalıştık ve bu ülkelerin kalkınmalarında katkı sağladık. Üçüncü kısmen dördüncü nesil Avrupa’da yaşamaktayız; hayatımızın önemli ve uzun bir bölümü bu ülkelerde geçti ve halen geçmekte. Yaşamın vazgeçilmezi olan insan ilişkilerimiz bu ülkelerde gelişti. Arkadaşlarımız, dostlarımız, sosyal çevremiz oluştu. İyi ve kötü günleri beraber yaşadığımız insanlar ile gurbet dediğimiz ülkelerde hayatlarımız birleşti. Hayatları birleşen topluluklar temel ve manevi ihtiyaçlarını gidermek için biraraya gelip Camii, Cem evi, sosyal dernekler kurdular. Birlikte bir topluluk olmayı başarabilen Avrupalı Türkler ister istemez yaşadıkları ülkeleri yurt edinme yoluna gittiler ve altyapılarını kendileri oluşturdular. Yaşanan 60 yıllık serüvende atılan adımlar ve yapılan yatırımlar yaşadığımız ülkeleri yurt edindiğimiz anlamına gelsede pisikolojik anlamda bunu dile getirmek bizlere zor geldi. Sanki yaşadığımız Avrupa ülkesi benim yurdum demek anavatanını reddetmek anlamına gelmek olarak algılandı.
Yaşadığımız ülkedeki yürüdüğümüz kaldırımlar, çocuklarımızı götürdüğümüz okullar, eğitim kurumları, alışveriş yerlerindeki ürünlerin kalitesi, içtiğimiz kahvenin tadı, siyasi aktörler, bizler hakkında karar veren merciler, derneklerimizin muhafaza edilmesi için gereken altyapı vb. birçok konuda hayat kalitemizi ve huzurumuzu arttıracak meselelerde fikir sahibi olmalıyız. Bizlerin de yaşadığımız ülkelerde fikirleri önemli ve bu doğrultuda hayatın her alanında aktif olmalıyız. Anavatanımız Türkiye ile alakalı bilgi sahibi olduğumuz kadar yaşadığımız ülkelere konsantre olup bilgi sahibi olmalıyız.
Burada bize düşen büyük ve zorlu bir görev var. İki ülkeyi de kalbimizde yaşatmak bizlerin elinde. Bir yandan inancımız ve kültürümüzü muhafaza etmek diğer yandan yaşadığımız ülkeleri yurt edinip daha huzurlu bir yaşam için mücadele etmek. Bu zorlu süreçte bizleri nasıl zorluklar bekler hepimiz yaşayıp göreceğiz. Henüz adı koyulmuş bir tez yok önümüzde. Şunu ifade etmek isterim ki bu süreçte Avrupalı Türkler olarak kimsenin desteği olmadan bu süreci yaşayacağız. Bizim derdimizi biz biliriz, sıla yolunda yaşadıklarımızı biz biliriz, çocuğumuz okulda ırkçı muameleye uğradığındaki pisikolojiyi biz biliriz, başörtüsünden dolayı önyargılı bakışlara maruz kalan ailemizi biz biliriz. Tabiki hep olumsuz yönleri yok yurt edindiğimiz yerlerin. İyilikleri de var. Irkçılar var diye herkes ırkçı değil tabiki. Bir çok Avrupalı ile çok güzel ilişkilerimiz var, beraber vakit geçirdiğimiz insanlar var, çocuklarımızın arkadaşları var, işyerlerinde beraber yıllardır çalıştığımız güzel insanlar var. Bizler gibi huzurlu farklı kültürler ile hep beraber dostça yaşamak isteyen ırkçılardan arındırılmış bir Avrupa isteyen Avrupalılar da var.
Kendimize sormamız gereken sorular var elbet. Bunların cevabını ve kararını biz vereceğiz. Türkiye seçimlerinde seçme hakkı verildikten sonra yıllardır muhabbet içerisinde olduğumuz insanlar ile ayrıştığımızı görüyoruz. Sosyal medyada seviyesi düşük hakarete varan yorumlar ile birbirimizin kalplerini kırıyoruz. Kimseye Türkiye siyaseti ile ilgilenmeyin demiyorum yanlış anlaşılmasın. Sadece seviyeli tartışmalar yapalım derdindeyim. Avrupa’da yaşıyoruz ve Avrupalıların siyasi tartışmalarına şahit oluyoruz. Aynı fikirde olmasalar bile birbirine hakaret edene çok az rastlıyoruz.
Bu konudaki ilk yazım olsun o açıdan daha fazla uzatmak istemiyorum. Özet olarak kişilerden ziyade fikirleri tartışalım. Avrupada daha huzurlu bir yaşam için üzerimize düşen görevleri yerine getirme yolunda herkes üzerine düşeni yapsın. Yapsın ki yıllar sonra aynı konuları tartışmayalım. Sizlerde bu konudaki fikirlerinizi yazarsanız memnun olurum. Yazdığım gibi bizim derdimizi biz anlarız ve çözümde yine bizlerde.
Selam ve dua ile
Volkan Meral