info.meseliguelhan @ gmail.com

Ah, “bakarız”! Ne sihirli bir kelime değil mi? Üzerine şiir yazsanız yakışır, çünkü hem özgürlük hem de muamma taşıyor içinde. Ağzınızdan çıktığı an, sanki dünyanın yükünü omuzlarınızdan alıp karşıdaki havaya asıveriyor. Üç hece, tek bir söz: Ba-ka-rız. Her bir hecesi ayrı bir vaatte bulunuyor. İlk hece, “Bakacağız elbet, merak etme” diyor. İkincisi, “Şu an için fazla düşünmeye gerek yok, biraz daha rahat olalım” diye fısıldıyor. Sonuncusu ise, o tatlı belirsizliği kulaklara bırakıyor: “Ama kesin bir şey söylemeyelim, olur mu?”

Bu kelimeyi kullandığınızda, sanki zaman bir anlığına durur. Hayat hızla akarken bir anlık nefes alırsınız. Çünkü “bakarız” hem sizi bağlamaz hem de karşınızdakini tamamen koparmaz. Yumuşacık, ne “evet” kadar keskin, ne “hayır” kadar soğuk. Öyle bir kelime ki, içine hem umut sığdırır hem de biraz endişe. Bir nevi kelimelerin arası, bir bekleme salonu gibi. Herkesin aklında farklı bir şey canlanır, ama her şeyin belirsizliği, aslında hepimize biraz rahatlık sağlar. Bu kelime bir tür dengeyi sağlıyor: Hiçbir tarafı net bir şekilde seçmeden, her iki ihtimali de içine alan bir açıklık bırakıyor.

Bunu en çok nerede kullanıyoruz?

Her yerde! İş yerinde, arkadaş ortamında, aile toplantılarında, hatta bazen kendimize bile bu kelimeyle cevap veriyoruz. Örneğin, bir arkadaşınız, “Hafta sonu bir kahve içelim mi?” diye sorar. Sizden çıkan o kelime: “Bakarız.” Belki o anda gerçekten kahve içmek istiyorsunuzdur ama yoğun işlerin arasında bir netlik vermeye cesaret edemiyorsunuzdur. Ya da belki o gün gelene kadar başka bir plan çıkar, kim bilir? Ama asıl mesele şu: “Bakarız” dediğinizde, top sizden uzaklaşıp karşı tarafın bekleyişine düşüyor. Sizin bir cevabınız var, ama aslında bu cevap her şeyin üzerine bir örtü çekiyor gibi. Karşıdaki kişi beklemeye devam eder, bir çözüm bulmaya çalışır. Ama “bakarız” ne kadar rahatlatıcı olsa da, bir yandan da karşınızdaki için bir soru işareti bırakabilir.

Diyelim ki iş yerindesiniz. Patron dönüyor ve şöyle bir şey söylüyor: “Bu dosyayı haftaya hazır ederiz, değil mi?” Hemen refleks olarak “Bakarız” diyorsunuz. Çünkü o an kafanızda dosyanın detayları, toplantılar ve zaten yeterince yoğun olan ajandanız uçuşuyor. Net bir “Evet” deyip kendinizi bağlamak istemiyorsunuz. Ama “Hayır” diyerek patronun gözünde işleri çıkmaza sokmak da işinize gelmiyor. İşte “Bakarız,” sizin için bir can simidi oluyor. Sanki işi bir süreliğine ertelemişsiniz gibi rahatlıyorsunuz. “Bakarız” demek, bir anlamda o anın zorlayıcı ve zaman alıcı yükünü omuzlarınızdan atmak gibi. Tabii sonrasında gerçekten bakıp bakmadığınız ayrı bir mesele. Bu kelime, her durumda kullanabileceğiniz bir araçtır ama bir yere kadar… Sonuçta bir şeyler yapılmalı, bir şeyler tamamlanmalı, bir şeylere karar verilmeli.

Ya da başka bir örneği ele alalım: Arkadaşınız arıyor ve “Hafta sonu kahvaltıya gelir misin?” diyor. Hemen “Bakarız” diyorsunuz. Çünkü o an, hafta sonu sabahı sıcak yataktan kalkma fikrine bile hazır değilsiniz. Ama bir yandan da “Hayır” deyip arkadaşınızı kırmak istemiyorsunuz. Belki gerçekten gideceksiniz, belki de gitmeyeceksiniz. Ama o “Bakarız” dediğiniz an, işte tam da karar verme yükünden kaçtığınız o an oluyor. Hem bir kapı açık bırakıyorsunuz hem de o anı kurtarıyorsunuz. Ama bazen, o kapı uzun süre açık kalabilir ve karşınızdaki kişi ne yapacağını bilemeyebilir. Bir yandan o kişi size “Bakarız” dediğinizde bir umut ışığı görürken, siz belki de bu kelimeyi sadece o anın baskısından kurtulmak için söylemişsinizdir. “Bakarız” kelimesi, bir süreliğine özgürlük hissi verirken, karşıdaki kişiye büyük bir belirsizlik bırakabilir.

“Bakarız,” öyle bir kelime ki her duruma uyum sağlıyor. Ne tam bir söz, ne de kesin bir reddediş. Ama o an sizi kurtarıyor. Asıl mesele, sonrasında o kurtardığınız durumun altını doldurup doldurmadığınızda. Zamanla, her “bakarız”ın birikerek daha büyük bir belirsizlik halini alabileceğini fark ediyorsunuz. Bu yüzden, her anı kurtarma isteğiyle verdiğimiz o geçici cevap, uzun vadede size de, karşınızdakine de pek fayda sağlamaz.

Fakat durup düşünmek lazım: Bu kadar sık kullandığımız bu kelime, karşı tarafta ne bırakıyor? Bizim ağzımızdan dökülürken ne kadar hafifse, karşımızda bıraktığı yük o kadar ağır olabilir. Siz bir teklifi “şimdilik” askıya alıyorsunuz ama belki karşınızdaki için bu söz net bir umut taşıyor. Oysa sizin niyetiniz sadece o anı kurtarmak. Ve bu belirsizlik, bir süre sonra karşınızdaki kişinin kafasında türlü türlü sorulara dönüşebilir. Belki de o kişi, sizin “bakarız” cevabınızı kesin bir söz olarak kabul etmiş ve cevabınızı beklemeye başlamıştır. Ama siz, o anın baskısından kurtulmuş olursunuz.

Peki, neden net olmuyoruz? Çünkü netlik zor. “Evet” demek bir taahhüt, “Hayır” demek ise bir kapıyı kapatmak demek. Ama “Bakarız” dediğinizde, ne o kapı kapanır ne de siz bir yere bağlanırsınız. Yani, kelimenin cazibesi biraz da bizi bir süreliğine özgür bırakmasında yatıyor. Ama net bir cevaba, bir taahhüde ihtiyaç duyan bir kişi için “Bakarız”ın etkisi geçici olabilir.

Ama şunu unutmamak gerekiyor: Biz bir anı kurtarırken, karşımızdaki belki bir hisse ya da bir beklentiye tutunuyor. Bazen bu kelimenin ardında fark etmeden bir hayal kırıklığı bırakabiliyoruz. Bir gün, “Bakarız” dediğiniz biri, saatlerce sizin cevabınızı beklemiş olabilir. Ya da hiçbir şey söylemeden kendince bir sonuca varıp sessizce üzülmüş olabilir. Bu noktada, karşınızdaki kişiye zarar verdiğinizin farkında bile olmayabilirsiniz. Çünkü o an, sadece o kelime ile durumu geçiştirmişsinizdir.

Evet, “Bakarız” kolaydır, hatta kurtarıcıdır. Ama bazen bu kolaylık, fark etmeden karşınızdaki insana yük olabilir. Çünkü insanlar belirsizlikte boğulabilir; yarım kalan cevaplar bir süre sonra sızlayan bir yara gibi hissedilir. Oysa net olmak, “Evet” ya da “Hayır” demek, kısa vadede zor olsa da uzun vadede her iki tarafı da rahatlatır. Netlik, karşınızdakine olduğu kadar size de bir ferahlık getirir.

Sonuç olarak, “Bakarız” hep bizimle kalacak. Çünkü hayat bazen kesinliklerden kaçar, biraz “Bakarız” limanında dinlenmek isteriz. Ama yine de bir dahaki sefere bu kelimeyi kullanmadan önce iki kere düşünelim. Çünkü bir kelime, sadece ağızdan çıkıp gitmez; ardında izler bırakır. Ve her “Bakarız,” bir hikâyenin küçük bir başlangıcıdır. Ama o hikâye nasıl biter? İşte asıl mesele bu.

 

Gülhan Meseli :)