Sevgili Havadis okurları,

Önümüzdeki pazar günü gerçekleşecek Vorarlberg Eyalet Seçimleri ile ilgili son iki haftadır yürüttüğüm araştırmaların sonuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu süreçte özellikle SPÖ'ye ağırlık vermiş olmam bazı eleştirileri beraberinde getirdi ve "Neden diğer partiler hakkında yeterli araştırma yapılmadı?" sorusuyla karşılaştım. Bu eleştiriyi dikkate alarak kendi çalışmalarımı gözden geçirdim ve elde ettiğim veriler hem bana hem de siz değerli okuyucularıma daha geniş bir bakış açısı sundu.

Bu bağlamda, özellikle Türkiye ile ilgili konulara Avusturya’daki büyük partilerin nasıl yaklaştığını araştırdım. Son dört yıl içinde Avusturya Parlamentosu'nda Türkiye ile ilgili tartışmalar ve önergeler incelendiğinde, partilerin tutumları çarpıcı bir şekilde ortaya çıktı. SPÖ 10 kez, Yeşiller (Grüne) 8 kez, FPÖ 6 kez ve ÖVP ise 2 kez Türkiye ile ilgili söz almış ve genel olarak Türkiye aleyhine eleştirilerde bulunmuş.

Bu araştırmalarımın seçim kararlarınızı verirken sizlere rehberlik edeceğini umuyor ve çalışmalarımı sizlerle paylaşmaya devam edeceğimi belirtmek istiyorum.

Gürkan Altmışdört

 

 

1. SPÖ'den Bayr: Türkiye'deki Siyasi Baskılar Sona Ermelidir

SPÖ Dış Politika Sözcüsü Petra Bayr, Kobani davasında Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve 22 HDP'li siyasetçiye verilen mahkûmiyet kararlarının iptal edilmesi gerektiğini vurguladı. Bayr, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) bu isimlerin serbest bırakılmasını talep ettiğini, ancak Türkiye'de uzun süreli hapis cezalarına çarptırıldıklarını belirtti. Bayr, bunun Türkiye'deki siyasi baskının bir göstergesi olduğunu ve Avrupa'nın bu duruma hoşgörü göstermemesi gerektiğini ifade etti. Ayrıca, Bayr, Avrupa Konseyi'nde AİHM kararlarının uygulanmamasını ele alacak bir etkinlik düzenleyeceğini de duyurdu.

SPÖ-Bayr zu Kobane-Prozess: Politische Verfolgung in der Türkei muss beendet werden

2. SPÖ’den Troch: "Erdogan, Alevi Federasyonu’nun Avusturyalı Onursal Başkanını Serbest Bırakmalı"

SPÖ İnsan Hakları Sözcüsü Harald Troch, Dışişleri Bakanı Schallenberg'i, Cumhurbaşkanı Erdogan'a karşı net bir tavır almaya ve Avusturya Alevi Federasyonu Onursal Başkanı Mehmet Ali Çankaya'nın serbest bırakılması için tüm diplomatik yolları kullanmaya çağırdı. Çankaya, Türkiye’de tutuklanmış ve Avusturya’ya dönmesi engellenmişti. Troch, "Bu, Türk rejimi tarafından siyasi ve dini nedenlerle haksız bir şekilde tutulan bir Avusturya vatandaşıdır. Bu açık bir siyasi ve dini zulüm örneğidir ve Dışişleri Bakanı bunu sessizce kabul etmemelidir. Başkonsolosluktan yapılan bir talep yeterli değildir; bakan açık bir şekilde Çankaya’nın serbest bırakılmasını talep etmelidir" dedi.

SPÖ-Troch: Erdogan muss österreichischen Ehrenpräsidenten der alevitischen Föderation freilassen

3. SPÖ'den Bayr: "Türkiye, Osman Kavala'yı Derhal Serbest Bırakmalı"

SPÖ Dış Politika Sözcüsü Petra Bayr, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nde alınan karar sonrası Türkiye'yi, 2017'den beri haksız yere tutuklu bulunan insan hakları aktivisti Osman Kavala'yı derhal serbest bırakmaya çağırdı. Bayr, Kavala'nın siyasi bir tutuklu olduğunu vurgulayarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye'nin Kavala'yı serbest bırakması gerektiğine dair net bir karar verdiğini hatırlattı. Avrupa Konseyi'nin Türkiye'ye karşı başlattığı sözleşme ihlali sürecinin sürdüğünü belirten Bayr, Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nden çıkarılmasının dahi gündemde olduğunu ifade etti. Bayr, "Avrupa topluluğu dün, siyasi aktivistlere yönelik bu tutumun kabul edilemez olduğuna dair net bir mesaj verdi. Türkiye, hukuk devleti ve insan haklarına geri dönmelidir. Kavala derhal serbest bırakılmalı, böylece Avrupa Konseyi'nden bir çıkarma gereksiz hale gelecektir" dedi.

SPÖ-Bayr: Türkei muss Osman Kavala umgehend freilassen

4. SPÖ'den Leichtfried: "Erdoğan'ın AB ve NATO Konularını Birbirine Karıştırması Kabul Edilemez"

SPÖ Avrupa Sözcüsü Jörg Leichtfried, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AB üyelik sürecini NATO konularıyla ilişkilendirme girişiminin kabul edilemez olduğunu belirtti. Leichtfried, AB ve NATO'nun birbirinden bağımsız iki kurum olduğunu vurgulayarak, Erdoğan'ın NATO'ya İsveç'in katılımına onay vermesini, Türkiye'nin AB üyelik perspektifiyle şartlandırma çabasının reddedilmesi gerektiğini söyledi.

Leichtfried, Türkiye'deki hukuk devleti alanında kabul edilemez gerilemelerin yaşandığını hatırlatarak, "AB üyeliği şartlara bağlıdır ve bu süreç baskı yoluyla ilerletilemez" dedi.

SPÖ-Leichtfried: Erdoğans Vermischung von EU- mit NATO-Fragen ist inakzeptabel


5. SPÖ'den Kucharowits: "Türkiye, Uluslararası Hukuku İhlal Ettiği İçin Kınanmalı"

SPÖ Milletvekili Katharina Kucharowits, dün yapılan Ulusal Konsey oturumunda Türkiye’nin uluslararası hukuku ihlallerinin kınanmasına yönelik SPÖ önerisinin hükümet partileri tarafından reddedilmesinden duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi. Kucharowits, hükümet partilerinden bu öneriye destek beklediğini ve özellikle bakanın konuya dair net bir tavır almasını umduğunu belirtti. Kucharowits, "Türkiye’nin Kürtleri zorla yerlerinden etme ve bölgeden çıkarma amacı taşıyan eylemlerine sessiz kalınmamalı," dedi.

Azerbaycan, Rusya'nın saldırıları ve İran hükümeti konusunda net tavır alınırken, Erdoğan’a karşı aynı tavrın sergilenmemesini eleştiren Kucharowits, "Erdoğan’ın ordusu, sivil hedeflere yönelik saldırılarıyla yüzlerce sivili öldürdü. Türkiye, Kürt bölgelerini işgal ediyor ve Suriye topraklarını Kürtleri sürmek için ele geçiriyor. İnsan hakları konusundaki temel prensipler burada da geçerli olmalı," diye ekledi.

Kucharowits, Kürt bölgelerinde barış ve özgürlük içinde bir yaşam sağlanması için mücadelelerine devam edeceklerini vurgulayarak, Türkiye’nin uluslararası hukuk ihlallerine seyirci kalmayacaklarını ifade etti.

SPÖ-Kucharowits: Türkei ist für Völkerrechtsbruch zu verurteilen

6. SPÖ’den Holzleitner: "Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi'nden Çıkışı Kadın Hakları İçin Geri Adım!"

SPÖ Kadın Başkanı Eva-Maria Holzleitner, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesini "kadın ve insan hakları için büyük bir geri adım" olarak nitelendirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu kararla kadın haklarını daha da geriye ittiğini vurgulayan Holzleitner, özellikle kadınlar ve çocukların bu kararın mağduru olduğunu belirtti. Avrupa’da da Polonya gibi ülkelerin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme girişimlerinin bulunduğunu ve buna karşı mücadele edilmesi gerektiğini ifade etti.

Holzleitner, Avusturya'nın İstanbul Sözleşmesi'ni tam anlamıyla uygulaması gerektiğini belirterek, özellikle madde 10 gereği bağımsız bir koordinasyon biriminin oluşturulmasının zorunlu olduğunu söyledi. Mevcut Bakanlıklararası Çalışma Grubu'nun bu görevi yerine getirmekten uzak olduğunu vurgulayan Holzleitner, bağımsız bir gözlem ve değerlendirme mekanizmasının kurulması gerektiğini savundu.

Ayrıca, Avusturya'da artan kadın cinayetleri nedeniyle uzun süredir sürekli bir kriz zirvesi çağrısında bulunduklarını hatırlatan Holzleitner, polis, adalet ve şiddet uzmanlarının daha etkin işbirliği yapması gerektiğini belirtti. Hükümetin bu konuda harekete geçmemesini eleştiren Holzleitner, ÖVP Kadın Bakanı Susanne Raab'ın kadın cinayetleri konusundaki sessizliğinin "sorumsuzca" olduğunu ifade etti.

SPÖ-Holzleitner zu Istanbul-Konvention: Austritt der Türkei ist Rückschlag für Frauenrechte!

7. SPÖ’den Troch: "Canan Kaftancıoğlu'na Verilen Siyasi Motivli Ceza Bir Skandaldır"

SPÖ İnsan Hakları Sözcüsü Harald Troch, Canan Kaftancıoğlu'na verilen siyasi motivli cezanın bir skandal olduğunu belirtti. Kaftancıoğlu, 2012-2017 yılları arasında attığı tweetler nedeniyle Eylül 2019’da yaklaşık on yıl hapis cezasına çarptırılmış, ancak bu ceza kısa süre önce dört yıl, on bir ay ve yirmi güne düşürülmüştü. Troch, bu kararın hala siyasi bir dava olduğunu vurgulayarak, bunun Türkiye'deki ifade özgürlüğüne ağır bir darbe olduğunu ifade etti.

Troch, bu kararın Türkiye'deki hukuk devleti ilkelerinin ne kadar zayıfladığını gösterdiğini belirterek, SPÖ’nün her zaman liberal demokrasinin değerlerine inanan ve bu uğurda mücadele edenlerin yanında duracağını vurguladı.

SPÖ-Troch: „Das politisch motivierte Urteil gegen Oppositionelle Canan Kaftancıoğlu ist und bleibt ein Skandal“

8. SPÖ'den Schieder: "Osman Kavala'ya Özgürlük!"

Avrupa Parlamentosu'nun Osman Kavala davasıyla ilgili aldığı kararı değerlendiren SPÖ Delegasyon Başkanı Andreas Schieder, Kavala'nın tamamen siyasi nedenlerle hapsedildiğini vurguladı. Osman Kavala, 2013'teki Gezi protestolarını yönettiği ve hükümet darbesi planladığı iddiasıyla 25 Nisan'da ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Schieder, Kavala'nın mahkûmiyetinin hiçbir somut kanıta dayanmadığını ve asıl amacın, Kavala'yı insan hakları aktivisti ve Erdoğan hükümetinin eleştirmeni olarak susturmak olduğunu belirtti.

Schieder ayrıca, Kavala ile birlikte yedi kişinin daha 18 yıl hapis cezasına çarptırıldığını ve bu davanın Türkiye'nin hukuk devleti ve ifade özgürlüğünden ne kadar uzaklaştığını gösterdiğini söyledi. Schieder, Türkiye’nin AB üyelik sürecinde böyle bir adaletsizliğin kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, Avrupa Birliği'nin bu duruma sessiz kalmaması gerektiğini ve tüm Avrupa kurumlarının, Osman Kavala ve haksız yere mahkûm edilen diğer kişilerin serbest bırakılması için Türkiye’ye baskı yapması gerektiğini ifade etti.

SPÖ-Schieder: Freiheit für Osman Kavala!

9. Schieder: "AB, Erdoğan'ın Otoriter Keyfiliğine Karşı Durmalı"

SPÖ-AB Delegasyon Başkanı Andreas Schieder, Türkiye'de Kürt muhalefet partisi HDP'nin kapatılma girişimini sert bir şekilde eleştirerek, bunun Türkiye'nin diktatörlüğe doğru bir adım daha attığını söyledi. Schieder, Erdogan'ın milyonlarca insanın oy verdiği HDP'yi yasaklamasının ve Kürt belediye başkanlarının görevden alınmasının, muhalefeti susturma çabalarının bir parçası olduğunu belirtti.

Schieder, AB'nin Türkiye'deki demokrasiye yönelik saldırılar karşısında sessiz kalmaması gerektiğini vurguladı. Avrupa Komisyonu Başkanı von der Leyen'in Erdoğan ile "iyi bir görüşme" yaptığını duyurduğu gün, Türkiye Anayasa Mahkemesi’nin HDP'nin kapatılma davasını kabul ettiğini hatırlatan Schieder, AB liderlerinin bu durumu kabul etmemesi gerektiğini belirtti. 5.000'den fazla HDP üyesi, aralarında eski HDP lideri Selahattin Demirtaş, belediye başkanları, gazeteciler ve muhaliflerin yer aldığı kişilerin haksız yere cezaevlerinde olduğunu vurgulayan Schieder, Türkiye’deki demokratik muhalefetin AB'nin tam desteğine ihtiyaç duyduğunu ifade etti.

Schieder: EU muss sich gegen autoritäre Willkür von Erdogan stellen

10. Schieder/Laimer: "Türkiye ile Askeri İşbirliğine Net Bir Hayır"

SPÖ milletvekilleri Andreas Schieder ve Robert Laimer, Türkiye'nin PESCO (Kalıcı Yapılandırılmış İşbirliği) programına dahil edilmesine yönelik taleplere karşı olduklarını belirtti. Schieder, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetiminde giderek bir diktatörlüğe dönüştüğünü, muhalefet, medya ve akademiye yönelik sistematik kampanyalarla siyasi iklimin kötüleştiğini vurguladı. Ayrıca, Türkiye'nin dış politikada güvenilir bir ortak olmadığını, Doğu Akdeniz'deki provokasyonlar ve Rusya'dan silah sistemleri satın alması gibi eylemlerle gösterdiğini ifade etti. Schieder, Türkiye ile AB üyelik müzakerelerinin resmen sonlandırılması gerektiğini ve Türkiye'nin AB savunma politikası üzerinden gizlice bir yakınlaşma sağlama çabalarına kesin bir dille karşı çıkılması gerektiğini belirtti.

Robert Laimer, PESCO kapsamındaki işbirliğinin tartışmalı olduğunu ve Türkiye'nin bu programa dahil edilmesinin uygun olmadığını savundu. Laimer, AB-Türkiye ilişkilerinin en düşük seviyede olduğunu ve Türkiye'nin insan haklarını ihlal ettiğini vurgulayarak, bu şartlar altında Türkiye ile askeri işbirliğinin mümkün olmadığını söyledi. Laimer, bu mesajın Türkiye'ye net bir şekilde iletilmesi gerektiğini belirtti.

Schieder/Laimer: Klares Nein an die Türkei bei militärischer Zusammenarbeit

 

1. Grüne Wien’den Aslan ve Kunrath: Türkiye'deki Keyfi Yargı Kabul Edilemez

Viyana Yeşiller Partisi'nin insan hakları sözcüleri Berîvan Aslan ve Niki Kunrath, Türkiye'deki Kobani davasına yönelik derin endişelerini dile getirerek, son mahkeme kararlarını sert bir şekilde eleştirdi. Aslan, bu gelişmelerin Türkiye'deki hukuk devletine gölge düşürdüğünü ve demokrasinin temel ilkelerine doğrudan bir saldırı olduğunu belirtti. Kunrath ise, aktivistlerin mahkûm edilmesinin, meşru eleştiriyi susturma ve protestoları kriminalize etme girişimi olduğunu vurguladı.

Her iki siyasetçi de Türkiye'yi, uluslararası insan hakları yükümlülüklerini yerine getirmeye ve vatandaşlarının ifade ve toplanma özgürlüğüne saygı göstermeye davet etti. Ayrıca, Avusturya Dışişleri Bakanı Schallenberg'in Türkiye'deki bu keyfi yargıya karşı durması gerektiğini belirttiler. Aslan ve Kunrath, Türkiye’de demokrasi ve insan hakları için mücadele edenlerin yanında olduklarını ve durumu yakından takip edeceklerini ifade etti.

Grüne Wien/Aslan, Kunrath: Türkische Willkürjustiz gegen Oppositionelle darf nicht geduldet werden!

2. Yeşiller Viyana/Aslan: "Türkiye’deki Keyfi Yargı Artık Kabul Edilemez!"

Viyana Yeşiller Partisi'nin İnsan Hakları ve Uyum Sözcüsü Berivan Aslan, Türkiye’deki keyfi yargı sistemini eleştirerek, Mehmet Ali Çankaya'nın serbest bırakılması çağrısında bulundu. Avusturya'da Alevi inanç topluluğunun onursal başkanı olan Çankaya, İstanbul Havalimanı'nda "terör propagandası" suçlamasıyla gözaltına alındı ve kendisine yurtdışına çıkış yasağı getirildi. Çankaya ise bu suçlamaları reddediyor.

Aslan, "Türkiye'nin, demokratları ve düşünce özgürlüğünü savunanları siyasi rehine olarak alıkoyması kabul edilemez. İfade özgürlüğü ve siyasi katılım gibi temel haklar ihlal edilmemelidir," diyerek tepki gösterdi. Ayrıca, Aslan, Dışişleri Bakanı Schallenberg'e de seslenerek, Çankaya'nın serbest bırakılması için aktif bir rol üstlenmesini talep etti.

Alevi toplumunun Türkiye’de uzun yıllardır ayrımcılıkla karşı karşıya olduğunu vurgulayan Aslan, "Alevi toplumu özgürlükleri ve temel hakları için büyük bedeller ödemiştir. Türkiye, bir AB aday ülkesi olarak bu ayrımcılığı sona erdirmeli ve Alevilere insan onuruna yakışır bir yaşam sunmalıdır" dedi.

Grüne Wien/Aslan: Die türkische Willkürjustiz darf nicht länger geduldet werden!

3. Yeşiller’den Panel Tartışması: Türkiye Demokrasi ile Diktatörlük Arasında – Ülke Nereye Gidiyor?

Türkiye’deki seçim sonuçları yalnızca ülkenin kaderini değil, aynı zamanda Avrupa ile olan ilişkilerini de şekillendirecek. 30 Mayıs’ta Palais Epstein'de düzenlenecek olan panelde, Türkiye'nin geleceğine dair kritik sorular ele alınacak. Panelde, Yeşiller Partisi'nin dış politika sözcüsü Ewa Ernst-Dziedzic ve Avusturya'daki Kürt temsilciler, seçim gözlemcileri ve yerel siyaset temsilcileri bir araya gelecek. Tartışmanın odak noktaları arasında Türkiye’deki siyasi gelişmelerin kadınlar, azınlıklar ve mülteciler üzerindeki etkileri ve Avusturya dış politikasının bu duruma nasıl hazırlık yapması gerektiği yer alıyor.

Podiumsdiskussion der Grünen - Die Türkei zwischen Demokratie und Diktatur. Wohin steuert das Land am Bosporus?


4. Ernst-Dziedzic’ten Uyarı: Türkiye'nin Kürt Bölgelere Yönelik Saldırısı Tehlikesi Artıyor

Yeşiller’in dış politika sözcüsü Ewa Ernst-Dziedzic, İstanbul’daki terör saldırısının, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdogan tarafından Kuzeydoğu Suriye'deki Kürt bölgelerine ve Kuzey Irak'taki Kürt bölgelerine yönelik yeni bir saldırı için bahane olarak kullanılabileceği konusunda uyarıda bulundu. Ernst-Dziedzic, saldırının hemen ardından Türk polisinin hızla bir senaryo sunduğunu ve Kürt milisleri YPG’yi suçladığını belirtti. Ancak YPG, bu suçlamaları şiddetle reddederek sivillere yönelik saldırıyı kınadı.

Ernst-Dziedzic, olası bir Türk saldırısının bölgede sivillerin zorla yerlerinden edilmesine, ölümlere ve terör olaylarının artmasına yol açacağını vurguladı. Savaşın korkunç yüzünden kaçmanın birçok insan için tek seçenek olacağını ifade eden Ernst-Dziedzic, Avrupa'nın bu duruma kayıtsız kalmaması gerektiğini söyledi. Olası bir işgalin yerel, bölgesel ve uluslararası düzeyde büyük sonuçlar doğuracağını belirten Ernst-Dziedzic, İstanbul’daki saldırıya dair tarafsız ve uluslararası bir soruşturma yapılması çağrısında bulundu. Türkiye'nin hızla suçlama yapmasının inandırıcı olmadığını da sözlerine ekledi.

Ernst-Dziedzic warnt vor drohendem türkischen Angriff auf Kurdengebiete

5. Ernst-Dziedzic: "Türkiye'deki İnsan Hakları Durumu Tartışmada Kalmalı"

Yeşiller’in dış politika ve insan hakları sözcüsü Ewa Ernst-Dziedzic, Türkiye’deki insan hakları ihlallerine dikkat çekerek, baskı altındaki binlerce muhalifin Cumhurbaşkanı Erdoğan rejimi altında cezaevlerinde olduğunu hatırlattı. Ernst-Dziedzic, iki siyasi mahkûm Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım'ın, delilsiz ve anonim tanık ifadeleriyle uzun süreli hapis cezalarına çarptırıldıklarını belirtti. Şu anda Balaç ve Yıldırım, Türkiye’deki adaletsiz yargılamalara dikkat çekmek için açlık grevinde.

Ernst-Dziedzic, bu tür durumların Türkiye’nin uluslararası alandaki siyasi hamlelerine rağmen unutulmaması gerektiğini vurguladı ve bugün düzenlenen dayanışma yürüyüşünün önemine dikkat çekti. "Mağdurlara, adalet mücadelelerinde yalnız olmadıklarını göstermemiz ve Türkiye’ye, uluslararası gözlerin hâlâ üzerinde olduğunu hissettirmemiz gerekiyor" dedi. Ernst-Dziedzic ayrıca, bu konuda hem diplomatik kanallar üzerinden hem de sivil toplumun baskısıyla harekete geçilmesi gerektiğini ifade etti.

Ernst-Dziedzic: Menschenrechtslage in der Türkei muss im Diskurs bleiben

6. Ernst-Dziedzic'ten Çağrı: "Türkiye’nin Suriye ve Kuzey Irak’taki Saldırıları Derhal Durmalı"

Yeşiller’in dış politika sözcüsü Ewa Ernst-Dziedzic, Türkiye’nin Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’taki Kürt milislere yönelik saldırılarını derhal durdurması gerektiğini vurguladı. Ernst-Dziedzic, Rusya'nın Ukrayna’ya saldırısını fırsat bilen Türkiye’nin Kürt bölgelerine yönelik askeri operasyonlarını sürdürdüğünü belirtti. Son olarak, Kobanê'de dört top mermisinin isabet ettiğini ve bu saldırılarda sivillerin yaralandığını kaydeden Ernst-Dziedzic, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın PKK ve YPG’ye karşı yaptığı sert açıklamaların Kürtleri hedef aldığını söyledi.

Ernst-Dziedzic, Türkiye’nin barış görüşmeleri çağrısı yaparken bir yandan komşu ülkelere askeri operasyon düzenlemesini "ahlaksız ve tehlikeli bir ikiyüzlülük" olarak nitelendirdi. Uluslararası güvenliğin Ukrayna’daki savaşla sarsıldığını vurgulayan Ernst-Dziedzic, bu tür askeri müdahalelerin önlenmesi gerektiğini ve Türkiye’nin uluslararası hukuka aykırı saldırılarının Avrupa Birliği ve uluslararası toplum tarafından açıkça kınanması gerektiğini ifade etti.

Ernst-Dziedzic fordert sofortige Einstellung der türkischen Angriffe in Syrien und im Nordirak


7. Ernst-Dziedzic: "İstanbul Onur Yürüyüşü'ndeki Polis Şiddeti ve LGBTIQ Haklarına Saldırılar Durdurulmalı"

Yeşiller’in dış politika, LGBTIQ ve insan hakları sözcüsü Ewa Ernst-Dziedzic, İstanbul Onur Yürüyüşü sırasında polisin barışçıl göstericilere yönelik şiddetini kınayarak, göz yaşartıcı gaz ve plastik mermiler kullanmanın Türkiye’nin diktatörlük yolunda attığı bir adım olduğunu belirtti. Ernst-Dziedzic, Avrupa’nın Türkiye’deki azınlık hakları ve insan haklarına yönelik saldırılara karşı net bir duruş sergilemesi gerektiğini vurguladı ve "İstanbul’daki Onur Yürüyüşü’nün yasaklanması, polis şiddeti ve baskıların bilinçli olarak tırmandırıldığını gösteriyor" dedi.

Ernst-Dziedzic, Avusturya Dışişleri Bakanı Schallenberg'in Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptığı görüşmede bu baskıları açıkça dile getirmesini beklediğini ifade etti. Bugünün, Stonewall Ayaklanmaları'nın 52. yıl dönümü olduğunu hatırlatan Ernst-Dziedzic, bu olayların Onur Yürüyüşü’nün doğuşuna ilham verdiğini ve Türkiye'deki son olayların bu tür gösterilerin hâlâ ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini söyledi.

"Polis şiddeti asla barışçıl gösterilere karşı bir yanıt olmamalıdır" diyen Ernst-Dziedzic, Türkiye, Polonya ve Macaristan’daki LGBTIQ topluluğuna yönelik artan baskıların uzun süredir endişe verici olduğunu vurguladı.

Ernst-Dziedzic zu Polizeigewalt bei Istanbul Pride: Angriffe auf LGBTIQ-Rechte müssen gestoppt werden

8. Ernst-Dziedzic: "Türkiye’de Muhalefete Yönelik Yasaklama Davası Demokrasiyi Tehdit Ediyor"

Yeşiller’in dış politika ve insan hakları sözcüsü Ewa Ernst-Dziedzic, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın muhalefeti susturma çabalarının bir parçası olarak HDP'ye yönelik yasaklama sürecini eleştirdi. Türk Anayasa Mahkemesi’nin HDP’ye yönelik yasaklama talebini kabul etmesi, Erdoğan’ın giderek daha otoriter hale gelen stratejisinin bir göstergesi olarak nitelendirildi. Ernst-Dziedzic, bu antidemokratik gelişmelerin Türkiye ve vatandaşları için bir felaket olduğunu vurguladı.

Ernst-Dziedzic, siyasi rakiplerin adalet sistemi aracılığıyla saf dışı bırakılmasının, Erdoğan’ın iktidarını sürdürme çabasına hizmet edebileceğini, ancak ülkenin genelinin güvenliğini sağlamaya odaklanması gerektiğini belirtti. İzmir’de HDP ofisine yapılan saldırıda bir aktivistin hayatını kaybetmesi olayının hala aydınlatılmadığını da eleştirdi.

Ernst-Dziedzic, kısa süre önce Türkiye parlamentosu heyetinin Avusturya Parlamentosu'nu ziyaret ettiğini, ancak bu toplantıda HDP'nin temsil edilmediğini belirterek, bu durumun mevcut gelişmelerin bir yansıması olduğunu söyledi.

Ernst-Dziedzic kritisiert Verbotsprozess gegen Oppositionspartei der Türkei

1. FPÖ'den Leinfellner: "Türkiye ile AB Üyelik Müzakereleri Derhal Sonlandırılmalı"

FPÖ Federal Meclis Üyesi Markus Leinfellner, Türkiye ile devam eden AB üyelik müzakerelerinin sona erdirilmesi çağrısında bulunarak, "Türkiye’nin sözleşme ihlallerine neden daha fazla milyonlarca Euro ile ödül verelim?" dedi. Leinfellner, Türkiye’nin göçmenleri geri kabul etmeyi durdurduğunu ve AB sınırlarına yasadışı göçün devam ettiğini belirtti. Türkiye'nin, AB ile yaptığı göç anlaşmasına uymadığını ve yasadışı göçü Avrupa'ya karşı bir baskı aracı olarak kullandığını söyledi.

Leinfellner, Türkiye'nin Avrupa kültürüne ait olmadığını ve AB üyelik müzakerelerinin Türkiye'nin Yunanistan ve Kıbrıs’a yönelik dış politika tehditleri nedeniyle çoktan sona ermesi gerektiğini savundu. Ayrıca, Türkiye’nin göçmen krizinde güvenilir bir partner olmadığını ve AB’den milyarlarca Euro almasına rağmen, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini belirtti.

FPÖ’nün bu konudaki önerisine diğer partilerden destek gelmediğini vurgulayan Leinfellner, özellikle ÖVP’nin bu tavrını eleştirerek, "Eğer ÖVP, göç ve güvenlik politikalarını ciddiye alıyorsa, önerimizi desteklemeliydi," dedi. Leinfellner, FPÖ'nün hükümette olması durumunda, "önce Avusturya" ilkesini hayata geçireceklerini ve AB politikalarına karşı daha kararlı bir duruş sergileyeceklerini belirtti.

FPÖ – Leinfellner: „Die EU-Beitrittsverhandlungen mit der Türkei müssen endgültig beendet werden!“

2. FPÖ'den Steger: "Türkiye'nin AB Adaylık Statüsü İptal Edilmeli, İlişkiler Yeniden Canlandırılmamalı!"

FPÖ Avrupa Sözcüsü ve AB adayı Petra Steger, AB liderlerinin Türkiye ile ilişkileri yeniden canlandırma yönündeki kararını "tamamen uygunsuz" olarak nitelendirdi ve bunun geçmişte yapılan hataların tekrarı olduğunu söyledi. Steger, Türkiye'nin özellikle 2016 yılında AB'yi göçmen anlaşmasıyla kandırdığını ve o dönemde milyarlarca Euro’nun boşa harcandığını belirtti.

Steger, Türkiye'nin son yıllarda demokratik değerlerden uzaklaştığını, basın özgürlüğünü kısıtladığını, insan haklarını ihlal ettiğini ve AB'yi defalarca mültecilerle tehdit ettiğini vurguladı. Türkiye'nin AB adaylık statüsünün iptal edilmesinin çoktan yapılması gereken bir adım olduğunu belirten Steger, Brüksel'deki bürokratların bu yönde adım atmamasını eleştirdi. Ayrıca, yaklaşan AB seçimlerinde milliyetçi güçlerin desteklenmesi gerektiğini ve Türkiye'nin AB'ye katılmasının engellenmesi için güçlü bir sonucun şart olduğunu ifade etti.

FPÖ – Steger: „Aberkennung des EU-Beitrittskandidatenstatus der Türkei, anstatt Wiederbelebung der Beziehungen!“

3. FPÖ'den Steger: "Türkiye ile AB Üyelik Görüşmeleri Yeniden Başlatılmamalı!"

FPÖ Avrupa Sözcüsü Petra Steger, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdogan ve Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi tarafından dile getirilen AB üyelik müzakerelerinin yeniden başlatılmasına yönelik talepleri "gerçek dışı ve kabul edilemez" olarak nitelendirdi. Steger, Türkiye’nin son yıllarda demokrasi, basın özgürlüğü, insan hakları ve uluslararası hukuka aykırı savaş eylemleri gibi konularda en kötü partner olduğunu vurguladı. Özellikle Suriye'deki yasadışı askeri operasyonlar, Kıbrıs'taki provokasyonlar ve AB'yi mülteciler üzerinden defalarca tehdit etmesi, Türkiye'nin güvenilir bir ortak olmadığını gösterdiğini belirtti.

Steger, Türkiye’nin AB üyelik adaylığının sona erdirilmesi gerektiğini savunarak, AB'nin Türkiye'nin demokratik olmayan eylemlerini görmezden geldiğini ve bu durumu yeni anlaşmalar ve finansal yardımlarla ödüllendirdiğini eleştirdi. Türkiye’nin son yıllarda Batı değerlerinden uzaklaştığını vurgulayan Steger, AB’nin bu duruma karşı net bir tavır alarak Türkiye’nin AB üyelik adaylığının iptal edilmesini talep etti.

FPÖ – Steger: Nein zur Wiederaufnahme von EU-Beitrittsgesprächen mit der Türkei!

4. FPÖ'den Vilimsky: "Türkiye ile AB Üyelik Müzakereleri Derhal Sona Erdirilmeli"

FPÖ'nün Avrupa Parlamentosu Delegasyon Başkanı Harald Vilimsky, Türkiye ile AB üyelik müzakerelerinin devam etmesine şaşırdığını belirtti ve Avrupa Komisyonu'nun son ilerleme raporunun Türkiye'ye "felaket bir karne" verdiğini, ancak bunun sonuçsuz kaldığını eleştirdi. Vilimsky, raporda demokrasideki gerilemelerin yanı sıra hukuk devleti, temel haklar ve yargı bağımsızlığı alanlarında da ciddi bozulmalar yaşandığını vurguladı.

Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Türkiye’nin "devlet başkanının itibarını koruma yasası"nın ifade özgürlüğüne aykırı olduğuna hükmettiğini hatırlatan Vilimsky, Brüksel'in Polonya'ya baskı yaparken Türkiye’ye karşı daha toleranslı bir tutum sergilemesini eleştirdi.

Vilimsky, Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinin derhal sona erdirilmesi gerektiğini ve Türkiye'nin AB üyesi olamayacağını belirtti. Ayrıca, Türkiye'ye yapılan AB'nin adaylık yardımlarının da durdurulması gerektiğini savundu.

FPÖ – Vilimsky: EU-Beitrittsverhandlungen mit der Türkei endlich beenden!

5. Nepp: "Yasa dışı Türk Çifte Vatandaşlıkları İçin Hızlı ve Kesin Adımlar Atılmalı"

Viyana FPÖ Başkanı Dominik Nepp, SPÖ tarafından yönetilen Viyana şehir hükümetinin, Avusturya-Türkiye çifte vatandaşlıklarını iptal etme konusunda çok yavaş hareket ettiğini sert bir şekilde eleştirdi. FPÖ, 2017 yılında Türk vatandaşlarının Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Avusturya'daki seçmen listelerini yetkililere sunarak bu süreci başlatmıştı. Nepp, bu listede yer alan binlerce kişinin zaten Avusturya vatandaşlığına sahip olduğunu ve Avusturya yasalarına göre Türk vatandaşlığını bırakmaları gerektiğini belirtti. Yalnızca Viyana'da 18.500 kişi hakkında yasa dışı çifte vatandaşlık şüphesi bulunduğunu vurguladı.

Nepp, şu ana kadar sadece 24 vatandaşlığın iptal edilmiş olmasının yetersiz olduğunu belirterek, SPÖ’lü Belediye Başkanı Ludwig ve ÖVP İçişleri Bakanı Nehammer'ı, kalan davalarda hızlı ve kesin adımlar atmaya çağırdı. Ayrıca, yasa dışı çifte vatandaşlıkları tespit edilen kişilere haksız yere ödenen sosyal yardımların geri alınması gerektiğini savundu. Nepp, "Bu kişilerin yıllarca vatandaşa bağlı sosyal yardımlardan faydalandığı çok muhtemel. Bu yardımlar derhal geri istenmelidir," diyerek kırmızı-pembe koalisyonun acil önlemler alması gerektiğini vurguladı.

Nepp fordert rasches und striktes Vorgehen bei Aberkennung von illegalen türkischen Doppelstaatsbürgerschaften

6. FPÖ'den Kickl: "AB, Erdoğan'ın Şantajına Ne Kadar Daha Boyun Eğecek?"

FPÖ Genel Başkanı Herbert Kickl, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye mültecilerin barındırılması için vermeyi planladığı 3,5 milyar Euro ödeme planına net bir şekilde karşı çıktı. Kickl, AB'nin Erdoğan'a sürekli milyarlarca Euro verdiğini ve bunun Erdoğan’ın taleplerini artırmaktan başka bir işe yaramadığını belirtti. "Avrupa Birliği, Erdoğan’ın şantajına daha ne kadar boyun eğecek?" diye soran Kickl, bu tür ödünlerin yanlış olduğunu savundu.

Kickl, yasa dışı göçmen akınını durdurmanın yolunun diktatörlere para vermek olmadığını, bunun yerine göçmenlere Avrupa’ya girişin mümkün olmadığını net bir şekilde göstermenin gerektiğini vurguladı. Ancak, AB’nin bu konuda zayıf ve bölünmüş olduğunu söyleyen Kickl, Avrupa sınırlarının derhal kapatılması gerektiğini savundu. Erdoğan’ın göçmen akışını kontrol etmek için AB’nin parasını kullanmasının mantıksız olduğunu belirtti.

Ayrıca, ekonomik kriz ve kitlesel işsizlik döneminde Avusturya'nın öncelikle kendi halkına yardım etmesi gerektiğini söyleyen Kickl, ÖVP Başbakanı Sebastian Kurz'u, Türkiye'ye yapılacak ek ödemelere karşı veto uygulamaya çağırdı.

FPÖ – Kickl: Wie lange will sich die EU von Erdogan noch erpressen lassen?

1. Gödl: "Avusturya'ya 'İslamofobi' veya 'Türk düşmanlığı' ithamı gerçekleri yansıtmıyor"

ÖVP Entegrasyon ve Göçmenlik Sözcüsü Ernst Gödl, Türk Parlamento Başkanı Mustafa Şentop'un Avusturya’ya yönelik "İslamofobi" ve "Türk düşmanlığı" suçlamalarını reddederek, bu tür iddiaların gerçekleri yansıtmadığını belirtti. Gödl, Avusturya’nın her zaman entegrasyon isteği olan ve topluma katkı sağlayan insanlara açık bir ülke olduğunu vurguladı. Özellikle birçok Türk kökenli göçmenin tam olarak entegrasyon sağladığını ve topluma önemli katkılar sunduğunu ifade etti.

Ancak Gödl, entegrasyon isteği göstermeyen, aşırı ve radikal gruplar için Avusturya'da yer olmadığını belirterek, "Bozkurtlar" sembolünün Avusturya’da yasak olduğunu hatırlattı. Avusturya'nın özgürlük, eşitlik ve demokrasi değerleri üzerine kurulu olduğunu ve radikal ya da ayrımcı akımlara karşı hiçbir hoşgörü gösterilmeyeceğini vurguladı.

Son olarak, Viyana’da düzenlenen Dünya Parlamentolararası Birlik (IPU) Konferansı'nın parlamenterler arasında uluslararası diyaloğu geliştirmek için büyük bir fırsat sunduğunu belirten Gödl, bu tür etkinliklerin karşılıklı saygı çerçevesinde yapıcı bir şekilde kullanılmasının önemine dikkat çekti.

2. ÖVP'den Mandl: "Türkiye'nin AB Üyeliği Söz Konusu Değil"

ÖVP'nin Avrupa Parlamentosu Dış Politika ve Güvenlik Sözcüsü Lukas Mandl, Türkiye'nin mevcut yönetimi nedeniyle AB üyeliğinin gündeme dahi alınamayacağını belirtti. Mandl, Türkiye ile yapılan AB üyelik müzakerelerinin fiilen durduğunu ve bu sürecin resmen sonlandırılması gerektiğini savundu. Ayrıca, Türkiye'ye verilen "ön üyelik yardımlarının" da sonlandırılmasının Avrupa vergi mükelleflerinin yararına olacağını vurguladı. Mandl, Türkiye ile ilgili Avrupa Parlamentosu'nda sunulan yıllık ilerleme raporunu eleştirerek, bunun aslında bir "gerileme raporu" olduğunu ve raporun Türkiye yönetimine yönelik dilinin yeterince net olmadığını belirtti.

Mandl, AB'nin Türkiye ile ilişkilerde net sınırlar çizmesi ve bu işbirliğinin demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine saygı çerçevesinde gerçekleşmesi gerektiğini savundu. Türkiye'nin AB'ye ekonomik olarak bağımlılığının büyük olduğunu ve AB'nin, Türkiye'deki muhalif kesimlerin insan hakları ve özgürlükler için verdiği mücadeleye destek vermesi gerektiğini ifade etti.

Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'deki yasadışı sondaj faaliyetleri, insan hakları ihlalleri ve Suriye ile Libya'daki askeri operasyonları ile uluslararası hukuku ihlal ettiğini belirten Mandl, Erdoğan hükümetinin bu politikalarının Avrupa ve dünya için endişe verici olduğunu söyledi.

ÖVP-Mandl: "Ein EU-Beitritt der Türkei kommt nicht in Frage"